26 Mart 2014 |
Bir arkadaşım bir gün Akvaryumcuya giderek bir Japon balığı alır. Uzmanların söylediğine göre Akvaryum seyretmek insanların beyninin dinlenmesini sağlamaktadır.
Her gün işten evine döndüğünde, akvaryumu seyretmek ona zevk vermektedir. Balığın dalga dalga yüzmesi ona ayrı bir haz vermektedir.
Ama bir süre sonra balık yan yatmış ve debelenmeye başlamıştır.
Balığı bir kavanoza koyup Deniz Biyologu bir arkadaşına götürür.
Biyolog balığı inceledikten sonra; Bu balık hasta değil ancak suyu hasta diye söyler.
İlk defa böyle bir şey duymuş olacak ki su hasta olur mu diye sorar.
Evet olur, çünkü su iyi oksijen almıyor, bundan dolayı bakteri üremiş ve bu bakteri balığın sinir sistemini bozmuş, neticede balık bundan dolayı yan yatmış ve debelenmeye başlamıştır.
Daha sonra yapması gerekenleri söyler ve bunu üzerine, Akvaryumun suyunu, pompa sistemini değiştirir ve balığı tekrar akvaryumun içine koyar. Balık bir süre sonra iyileşmiş, yine şahane biçimde dalga dalga yüzmeye başlamıştır.
Ünlü Psikoloji Profesörü Sayın Doğan Cüceloğlu,Yazdığı Korku Kültürü adlı kitabında,TV programlarında ve yaptığı söyleşilerde,vurguladığı şeyin özetle,akvaryum suyunda olduğu gibi ülkemiz suyunun hasta olduğudur.
Peki bizim suyun Hastalığı nedir?
Korku Kültürü
Korku Kültürü ne demek; Yaşamda Gücü temel kabul eder. Hayatta en önemli şey güçtür.
Mutluymuşsun, hayattan zevk alıyormuşsun, hiç önemli değil. İçinde olduğun durum seni güçlü kılıyor mu, kılmıyor mu, sen ona bakacaksın.
Mevki sahibi misin, çok para kazanıyor musun, şöhret sahibi misin, bunlara bakacaksın.
Güçlü olan haklıdır.
Böyle bir toplumda insani ilişki yoktur. Güçlü güçsüz ilişkisi vardır.
Kadın Erkek ilişkisi yoktur. Güçlü Güçsüz ilişkisi vardır.
Patron işçi ilişkisi yoktur. Güçlü güçsüz ilişkisi vardır.
Böyle bir toplumda genelde "sen benim kim olduğumu biliyor musun?"gibi sorular sorularak,güç gösterisi yapılır.
Korku Kültüründe yetişen insanlar birbirleriyle ilk karşılaştıklarında kolay kolay gülümsemezler, başka tarafa bakarak el sıkışırlar, akıllarından geçen şimdi burada kimin borusu ötecek.
Korku Kültürüyle yetişen kişiler olduğumuzdan, hep korkuyoruz.
Yarın gözümüzü ekonomik krizle açıp, borçlarımızın katlanmasından korkuyoruz.
Hiç Beklemediğimiz bir anda işsiz kalmaktan korkuyoruz.
Aklımıza gelmeyen bir sebepten dolayı ceza yemekten korkuyoruz.
Çocuklarımıza karanlık bir dünya bırakmaktan korkuyoruz.
Korktukça içimize kapanıyoruz, yalnızlaşıyoruz.
Peki, bunlardan kurtulmak için ne yapmak lazım.
Korku Kültürünün aksi olan Saygı Kültürüne geçmemiz gerekir.
Saygı Kültüründe; Temel değerler Gerçeğe saygı olmalıdır. İnsanlar arasında diyalog olmalıdır. Farklı bakış ve düşünceler olmalı, ancak müşterek kabul ettiğimiz değerler olmalıdır.
Değerlere saygı son derece önemlidir.
Gerçeğe saygı göstermek, çocuklarımızı, korku kültüründen uzak, saygı kültürü çerçevesinde yetiştirmek, onları sevmek, insanları sevmek, yaşama saygı göstermek hoşgörü sahibi olmak gerekmektedir.
Eğer bunları sağlayamazsak, daha da kötüye gideceğimiz açıktır.
Saygılarımla.
Reşat AYAZ
resat@cagsu.com
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorum yapan siz olun!